"Ey oğul, insanı yaşat ki, devlet yaşasın"

ŞEHMUZ ALTIN

Demosu olan bir hayatı yaşıyoruz öylesine...

Hayatı Yaşamak, inatlaşmak, İnanmak ve Güvenmek.... İşte bu esaslı mesele...

Patron Mutlu Son İstiyor ama ya BİZ

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

Dur bir saniye okumayı bırak…

En yakındaki saate odaklar bir dakika boyunca. Sadece zamanın nasıl ilerlediğine bak. Nasıl kendini tükettiğini gör.

Nasıl mı?

Saniyeler birbirini kovarlar dakikaları yakaladı. Dakikalar ise hız almaya başladı saatin ensesinden yapıştı.

Saat bekledi bir müddet olgunlaştı ve nur topu gibi “gün” oldu. Gün ise durur mu hiç yerinde. Sağ sola koşturdu. Sanki bir yerlere yetişmeye çalışıyordu. Durmadan geçen saatleri kendi içerisinde harmanladı ve harcadı. Armut misali bekledi ve sonunda büyüdü hafta oldu.  Sanki bu durum bana “Matruşka”yı hatırlatıyor ama zaman içerisinde yapılan yolculuk ne yazık ki buna benzemiyor. Bunun tam tersi gerçekleşiyor. Matruşkalarla oynayabilirsin ama zamanla oynayamazsın. Kendisine dokundurmaz, geri alamazsın veya ileri saramazsın.

Sahi nerede kalmıştık. Konu bizim “Armut” dolu haftalarda kaldı ya nereden de çıktı şu matruşlakar anlamadım. Belki kafamdaki çelişkili soruların anlam kazandıran kısımlarıdır.

Kim bilir…

Saatlerin içerisinde şekillenen düşünlerimizi zenginleştiğini sandığımız fakirleşen ruhu ile birlikte doldurduğumuz haftalar sonunda geldi çattı ve tükendi.

Bu sana inandırıcı gelmiyor mu?

Bana inanmıyorsan geç aynanın karşısına bak kendine ve geçen haftayı düşün ve ruhunun ne kadar fakirleştiğini gör.

Göremiyor musun?

Bakar ama körleşmiş iki fener tanıyorsun demektir.

Saniyelerle başlayan zaman dilimi haftalarla devam etti ve sona geldik.

Yıl oldu.

Ömür törpüsüne bir çentik attık.

Gidiyoruz. Evet inanılır gibi değil gidiyoruz. Zaman aldı bizi götürüyoruz. Bekli farkındayız belki de değiliz ama gidiyoruz. Zaman elimizden tutmuş gidiyoruz.

Bugün bir hesaba oturdum. Elime aldım atadan kalma köstekli saati saniyelerin geçişini izledim. Dakikaların nasıl bir birini kovaladığına baktım. Saatlerin ne kadar önemsizleştiğine baktım.

Peki bakarken neler mi gördüm?

Hani derler ya ölmeden önce insanın hayatı film misali gözlerinin önünden geçermiş işte tam öyle bir şey oldu. Ardın sıra flaşlar patladı birisi bağırdı. Hazır “MOTOR” diye ve devam etti resimler geçmeye araya ise serpilmiş birkaç video görüntüsü. Tabi ki olmazsa olmazımız fon müziği…

Saçmala sende demeyin bu gerçekten oluyor. Kimde mi? Tabi ki de “DİBİ” görenlerde. Sen dibi gördün mü? Bir de “ŞÜKÜR” deyip “SÜKÛT” edersen hayat öyle bir tatlı geliyor ki anlatmaya ruhunu esirleştirin zaman bile yetmiyor.

Gelelim bizim köstekli saatin bize oynattığı filme. Zaman içinde zaman arayarak 38 yıl geçti. Geride koskoca 38 yılı bıraktım. Belki siz 20’yi, 30’u veya 45’i bıraktınız.

“Tıkır Tıkır” gibin karelerin arasında ne kadar kırılıp büküldüğümü gördüm. Kırmaktan çok ne kadar kırıldığımı gördüm. Ruhumun ne kadar fakirleştiğini, varlık içinde bir hiç olduğumu gördüm.  Bir varmış ile bir yokmuş arasında sıkıştığımız gördüm.

Bırak şu karamsarlığı işitir gibiyim. Karamsar değilim. Üzgün değilim. Kırgın hiç ama hiç değilim. Elimdeki köstekli saatin oynattığı filmden etkilenerek üzücü, kırıcı ve yorucu ne varsa bıraktım. Kendimce titredim kalktım.  

38 yıl önce başrolüne beni koyan yönetmenime döndüm. “Hu” diyerek bu film artık mutlu sonla bitmeli diyerek söz verdim. Fakirleşen ruhumu ışıkla buluşmaya inat ettim. 

Haykırarak bu film “MUTLU” sonla bitmeli dedim.

Karar verdim ve inandım.

Bende paylaşmak esastır. Sırrımı sizinle paylaştım. Fakirleşen ruhumun yeşermesinin patikasında birkaç ayak izimi bıraktım.

Yazımın başında dediğim gibi baktığınız saniyeler içerisinde ne gördünüz ve neye karar verdiniz?

Matruşkalar gibi küçülmek mi? Saniyelerin dakikaya, dakikaların ise saate dönüşmesi gibi büyümek mi?

Baş rolünü senin üstlendiğin ve hatta senaryo ve yönetmeninin sen olduğun filminde “PATRON” mutlu “SON” istiyor ama sen bunun farkında mısın?

Fakirleşen ruhunuzu kurtarmanız ve filminizi mutlu sonla bitirmeniz temennisiyle…

Mutlu Yıllar.

 

Okunma 3812 kez Son değişiklik Cuma, 30 Aralık 2022 21:18