Yine geldi kaçamaklı düşünceler…
Kim bilir bana ne anlatmaya çalışıyorlar…
Neredeyim, neredesin der gibi sorgular başlıyor…
“Siz bu dizeleri okurken ben çok uzaklarda olacağım.” şeklinde başlar ve “Beni aramayın ve sormayın”diye devam eder bildik elveda mektupları.
Sessizce uzattım küçük parmağımı baktım ve “Hadi” dedim.
Şaşırmış yüzüyle döndü bana “Nereye der” gibiydi. Bilmem dedim ve devam ettim “Bu senin ilk yürüyüş denemen olsun.” Ve başladı bizim yürüyüşümüz.
Gözlerini açtı ve Merhabayla başladı. Susmadı ve susmaya da niyeti yoktu. Konuştu. Sabırsızca sanki bu sabırsızlığın sebebi bayramdı.
“Kış ayında kalan yüreğim ısınmaz oldu. Çiçekler açtı benim güllerim tomurcukta kaldı.” Bu iki cümle sanırım “Gelmek, Gitmek ve Kalmak” ile tasviri zannedersem yeterince yapıyor.
“Ve istedi..
Gitti…
Konuşmadı…”
Hayatımızı anlamlandıran olaylar veya konular vardır. Bu durum göreceli olduğu için yaşanılan ve bırakılan izde kişinin iç dünyasının zenginliğine bağlıdır.
Bizim Anadolu da bir tabir vardır. Unutmadığınız bir durum varsa “Seni Tuttum” denir. Bende bugün artık tuttuklarım arasında bir zaman dilimi var “Seni Tuttum 7 Haziran”.
Tükenen ömürlere selam olsun…
Çok uzaklarda…
Çok uzaklarda bir ışık. Yaklaştıkça gözleri kamaştıran içine çeken bir ışık…
Evet doğru okudunuz “Suçluyu hiç aynada aradınız mı?” Buna herkes hayır diyecektir. Neden aramıyoruz peki koskoca zaman içerisinde sadece 2 dakikamızı alır. Sadece bakalım aynaya.
Sadece bakmakla yetmez birkaç soruyu sormak lazım.
Etrafımızda hep yıkıyoruz. Yıktıkça yıkmak daha cazip geliyor. Cinayet işleyen bir adamın ikinci cinayetini soğukkanlılıkla işlemesi gibi…
Evet biz bir bir katliam yapıyoruz ama sucumuzu üstlenecek bir masum arama derdine düşüyoruz. Bulduk mu kafamıza göre biri hemen başlıyoruz “Ben” demeye…
Tamam anladık “Sen” suçlu değilsin. Sordun mu hiç kendine. Sorgulayabildin mi kendi gerçekliğinle. Peki yüzleşme cesaretin var mı?
Hayıt tabi ki yok. Zamanın değiştiği gibi insanların duyguları, istekleri ve arzuları da değişmiş. Küçük bir tebessümden mutlu olan yüreklerimizi o tebessümleri toplamaya başlamış. Biz varken BEN olmuş.
Ruhumuzu BEN’lik satın almış. Gerçekle yüzleşmek yerine fiziken şekil vermek için aynaya bakar olmuşuz.
Yani BAKAR KÖR olmuşuz.
Zaman değişse de unuttuğumuz acı bir gerçek var; Doğrular olmak yerde olmadık zamanda karşımıza çıkacaktır.
Çıkmadan önce katliam yaptığımız duyguların, mutlulukların, iyiliklerin ve bir bir kendimize topladığımız küçük tebessümlerle yüzleşmek gerekir. İşte bunun adı “Suçluyu Aynada Aramak” diyebiliriz.
BAKAR KÖR’lerin en kısa zamanda göz doktoruna gitmesi dileğiyle…
Sağlıcakla kalın(NOKTA)