"Ey oğul, insanı yaşat ki, devlet yaşasın"

ŞEHMUZ ALTIN

Demosu olan bir hayatı yaşıyoruz öylesine...

Hayatı Yaşamak, inatlaşmak, İnanmak ve Güvenmek.... İşte bu esaslı mesele...

BIR MERHABA MEKTUBU

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

“Siz bu dizeleri okurken ben çok uzaklarda olacağım.” şeklinde başlar ve “Beni aramayın ve sormayın”diye devam eder bildik elveda mektupları.

Kusura bakmayın bu kez bu şekilde bir elveda mektubunu size okutmayacağım.

 

Üzgünüm!

Siz bu satırları okurken ben ise çayımı demlemiş, Saraybosna’yı kuş bakışı gören evimin balkonunda uzun uzun düşüncelere dalıyor olacağım.

 

Üzgünüm!

Bazılarınızın beklentilerini karşılamaktan kaçıyor ve düşüncelerimi nadasa bırakma gibi bir niyetle uzun uzun düşüncelere kendimi yoldaş ediyor olacağım.

 

Üzgünüm!

Bu gece siz yanımda yoksunuz. Bu gece “Bir ben vardır bende, benden içeru” diyen Yunus Emre gibi benden içeri olan benle birlikteyim.

 

Üzgünüm!

Bugün size bir MERHABA mektubumu gönderiyorum...

 

Merhaba,

Merhaba Dostlarım, Arkadaşlarım, sevdiklerim,

Ufaktan Sadri Alışık misali sevmiş gibi gözüken gözlerine perde inen sahte dost, arkadaşlar unutmuş değilim sizi ve size de merhaba,

Geceyi gündüz eden çocukluğumun AY dedesi sana da Merhaba,

Ey incindiği halde gülümsemeyi başaran ruhum özellikle sana Merhaba,

Bu gece uzun ve sanki benim gibi dertli.

Al eline çayını sohbetimizi demleyelim dercesine yıldızların arasında AY selamlıyor.

Dediğim gibi size gasvetli mısraları okutmayacağım. Siz satırları okurken ve çayla birlikte muhabbetimi deme koyacağım.

İşte geldi “benden içeru” olan yalnız olayım derken yine bırakmadı yakamı.

Ey AY dede anlatsana sen nasıl başarıyorsun yalnız kalmayı.

Bakıyorum hep yalnızsın. “Senden içeru” olan yok mu?

Sır küpü gibisin ve bildiğim tek şey “Gündüzü hasret bir şekilde bekliyorsun.” Hiç değilse senin bir hasretle beklediğin var. Belki deyip sebebe bağladığın var.

Ya ben ne yapayım. Kaldım mı benden içeru ile baş başa. Hasret sebebi bulmaya çalışıyorum ama bir bir şıklarım azalıyor. Sanki bana inat ediyorlar. Sanki beni cezalandırmaya çalışıyorlar.

Bak aklıma bir şey geldi sana anlatayım da dinle içinde hasret, mutluluk, sevinç ve inceden bir nükte var.

 

Geçmiş zamanlarda yaşayan iki genç varmış. Birbirlerinin gözlerinin içine bakarmış çok severlermiş. Öyle zaman geçirmişler ki ellerindeki tek nimet sevgileriymiş. İkisinin de parayla pulla işi olmazmış. Evlerinde günü kurtaracak kadar yiyecek üstelerini örtecek kadar giyecekleri varmış. Çalışır didinir kazandıkları ile temel ihtiyaçlarını görür daha ay yarılamadan paraları biter bir tek ekmek almaya yetecek kadar parası kalırmış. Kalırmış da o para yaşadıkları tüm mutluluklarının sebebiymiş de haberleri yokmuş. Her gün “cancazım sende para bulunsun sen al” dermiş “olmaz cancazım sende kalsın” deyip birbirlerine emanet etmeyi bile kıyamazlarmış.

Gel zaman git zaman çalışmışlar didinmişler bir çocukları olmuş oturdukları yer dar gelmiş daha büyük bir eve taşınmışlar. Yaşadıkları yere göğe sığmayan mutlulukları meyvesini vermiş. Ne yapacaklarını bilememişler. Birden birbirlerine yokluktan emanet ettikleri parayı unutmuşlar ve yaşamın içinde kendilerini bulmuşlar. Evleri olmuş arabaları olmuş birkaç çocukları daha olmuş. Başlamış bir yaşama telaşı. Artık paraları var. Ne isterlerse onu alır olmuşlar. Unutmuşlar geçmişlerini birbirlerine olan özlem dolu sevgilerini.

Birden bire bir irkilme olmuş yüreğin bir yarısında “Ne yapıyoruz ne yaşıyoruz” demiş. Demiş ama yitirmiş diğer yarısını.

Nedenler, niçinler, nasıllar ve kimler kovalamış birbirlerini ama nafile…

Sözler unutulmuş, yaşananlar hikaye olmuş.

Ortada sadece kalan birbirlerine emanet ettikleri “PARA” kalmış.

Baka kalmışlar uzun uzunca…

Ne oldu demişler ama nafile…

Yorulmuş kalpler. Biri beklerken diğeri uçmağa gitmiş. Ölüler diyarında yerini almış. Bekleyen hep anlatır olmuş. “Hesap yapan üzerinde hesap yapan var” dermiş hep. Mutluluğun tarifini anlatır olmuş…

Peki bu hikayedeki nükte nedir. Ne olduğunu anlayabildik mi? Anlamadıysak şimdiye kadar yaşadıklarımız beyhudeden öte değil söyleyeyim size.

 

Neyse gelelim bizim esas konumuza. Dedim ya size. Bugün Merhaba diyorum. Bugün 1 Eylül 2021 tarihi bir yere not edin. 7 Haziran 2021’den sonra önemli bir gün.

Yarın yeni bir güne merhaba deyip yola devam zamanı.

Peki nasıl devam etmek lazım. Size hikayeyi boşa anlatmadım ya. Tabi ki de zamanın getirdiklerine dünya telaşı ile gözlerimizi kamaşmasına imkan vermeden değer bilenle yola yürümek, yolda omuz vermek, omuz almak lazım.

Şimdi tam zamanı…

Bu arada sanırım cümlenin sonuna geldik gibi…

Benden içeru olan da esneyip duruyor. Birilerinin uykuları kaçmadan hafiften yolumuza koyulalım.

Hak’tan yana olan, secdede gözlerini açıp gerçeği görenlere,

Merhabamıza gark olup cevap verenlere,

Değer bilip bekleyenlere,

Sevginin bir kelimeden değil gerçek anlamını bilenlere,

Cümlenin son demine kadar sabırla okuyanlara,

Turist Ömer selamı ile “Allaha Ismarladık

Unutmayın….

Okunma 466 kez